30 Mayıs 2011 Pazartesi

kara köpek!

Önceki hayatında kimdi çok merak ediyorum.
Her açılışın, her davetin baş konuğu ilan etti kendini Alsancak'ta birkaç yıldır. Sanırsınız her akşam davet maili alıyor.
Ziraat Mühendisleri Odası'nın açılışında vardı, kurdelenin önünde fotoğraf çektirinceye dek vazgeçmedi ön saflarda olmaktan. İçerdeki yiyecekler bile kurdele kesilmeden içeriye çekemedi onu.
29 Ekim törenlerinde Gönül bir fotoğrafını çekip yollamış hazıroldaki askerleri teftiş ederken, a bu bizimki deyip anlattım ona da hikayeyi.
Havagazında Ezginin Günlüğü konserinde sahneye defalarca çıktı, korumaları atlatarak.
Şenlikte minik bir bandonun arasına dalınca ufaklıklardan korkup bagetlerini atıp kaçışanlar oldu ama çabuk alıştılar bizimkine.
Sadık Yemni'yle sohbetimizde de karşılaştık kara köpekle, anlattım, o da bana Avrupa'daki sarı köpekten söz etti. Protestocuların her daim yanında olan. Polise karşı duran. Üstelik bu gün Yunanistan öbür gün Portekiz'de görülen sarı köpekten.
Şaşırmadım, gülmedim.
Ne de olsa hayali hayattan ayırmayanlardandık ikimiz de.

Alsancak Şenliği

The sirbaz-lar!

Çok şey gördük yine. Bilgimiz dışında var olanlardan enstantaneler. Atlı polisler mesela. Kocaman bir kortej, bandolar, Müjdat Gezen sanat Merkezi'nin masal kahramanları gibi giyinmiş gençleri. Sokak Gösterileri Topluluğu'nun durgun heykellerini yürürken gördük ilk kez. Shirbazları varmış İzmir'in grup halinde katıldılar, siyah pelerinler falan. Ritim Atölyesi Konak Belediyesi'nin. Tan Sağtürk'ün bale atölyesi. Minik karateciler, nefes nefese yaşlı bandocular. Kıpti Rapçılar. Hepsi bir araya gelince akıllara seza bir durum.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

benim dostlarım!

Fuarın kalabalık ortamından pek bi sıkılınca Küba Dostluk Derneği'nin standında yaptık imzanın kalanını. STÖ lerin standlarının bulunduğu bu alan daha bir samimi. Hemen her standta tanıdık bir yüz.Gönül'ün Tenekeli Mahalle kitabına yürekten destek olan Dilizi (şarap ve çerez ikramı da dahil) ikimizi de öyle coşturdular, öyle gözlerinin içi gülerek, artık ayakları kendilerini taşımaz bir yorgunluğa düşerek üstelik hep yanımızdaydılar. Her saniye kitaplar konuşuldu, yüreklendirme, övgü ve paylaşım  hiç üşütmeyecek bir yakıcı yorgan oldu, üstümüzü örttü.
Yanımda olanlar, türküyü bölüşenler, gözlerime gözlerindeki sevgiyle bakanlar.
Benim dostlarım, kendimi kötü hissettiğimde evime gelen beyaz şarap ve yeşil can erikler.
Penceremin altında endişeyle başını kaldırıp içlerinden sakın ha, bak buradayız der gibi avuç dolusu gülenler.
Benim dostlarım.

ve tüyap...

 İzmir Kitap Fuarı  bu yıl da hızla, delice bir tat bırakarak geçip gitti kentimizden ve de hayatımızdan. Alınmak okunmak istenen binlerce kitaba bakıldı. Popüler yazarların önündeki imza kuyruklarına şaşıldı. İzmirli dostların yeni kitaplarından epeycesi edinildi, üstünde konuşuldu. Yıllardır rağbet göstermediğimiz TDK bize özel sayılarını uygun fiyata sununca sevinildi.Üstün bir performans gösterilerek satın alınabilen TDD Türkçe Sözlük salonumuzun başköşesinde yerini aldı.
Bu yıl en büyük kıyağı Kırmızı yayınları yaptı, beşer liradan sattığı doyumsuz kitapları eve taşımak sevincin yanısıra büyük sorun yarattı. İçerikleri bir yana ağırlıklarıyla ve kapladıkları yer anlamında yordu bünyeyi.
İzmir kitapları tam da umduğum gibi bir yıllık beklentiye umut saçtı. Tamamı edinilemedi ama, yedi tanesi imzalı olarak okuma bekleyen listeye eklendi.
Sevgili Eşber Abi'miz, İlhan'ların "sussesi" ve "kalbibahar"ını fuarın son üç gününe yetiştirdi. Kendisi de kapanıştan bir gün önce İzmir'e geldi. Telefonda uzun eslerle duyduğum sıkıntılı ve davudi sesi dostluğumuza dahil oldu. Bize ayarladığı imza günü Pencere yayınlarında kalabalık, yer darlığı, zoraki misafirlik gibi nedenlerle birkaç saat sürdü. Bizi ancak şiddetle arayan bulup kitap imzalatabildi
Ne diyeyim, yazıyı saklı tutarak içimde, kitabın okuruyla birebir buluşması oldukça acıklı.