30 Aralık 2011 Cuma

yeryüzünün yaban domuzu püskürttüğü gün

...
Benim hayvanlarla gezinmeme, hayvanlarla konuşmaya, hayvanlarla bağrışmaya gitmem hiç kimseye kaygılandırmıyordu. Ne de olsa bir keresinde Küba'da tuhaf bir lokantada denizayısı bifteğini teklifini geri çevirmiştim, ayrıca leopar derisinden yapılmış asker kepi modeli şapkalar giyen kadınlarla çıkmamayı  da prensip edinmiş biriydim. Anlayacağınız hayvanlarla aram gayet iyiydi.
...

                                                                                 TOM ROBBİNS/ Geriye Uçan Yaban Ördekleri

12 Aralık 2011 Pazartesi

dün geceden...

"Farkında olmadan, bizimle rastlaşan ya da bizi çevreleyen insanların tutkulu düşlerine gireriz. Ve arzulayan kişinin kabalığı, yetisizliği, yaşı ya da duyarsızlığına; tutkuyla istenen kişinin saflığı ya da utangaçlığına rağmen böyledir bu, kendi tutkularını dile getiremeden bir başkasına yönelirler belki. Böylece her birimiz bedenini herkese açar ve onu herkese teslim eder."
                                                                MARGUERİTE YOURCENAR

6 Aralık 2011 Salı

salyangoz hikayesi

Herşey Ozan'ın sümüklü hikayesiyle başladı."Hocam içiniz kalkacak akşam saati." Yok canım olur mu, çok komik bir öykü bu, hem ben hayranım bu hayvanlara, yaz bahçelerinde ne güzel, ah ne güzel ipek yollar çizerler, insan bakmaya doyamaz" derken..

İki gece sonra sokaktan gelen gürültüyü kesmek adına yataktan fırlayıp salon penceresini kapamaya hızla yekindiğimde, kapının yanında, parkenin üstünde bi "şeye" bastım, ki anlayamadım ne olduğunu, kağıtla toparlayıp yerden attım çöpe, aklıma takıldı iki gün boyunca.

İki gün sonra koltukta otururken arka balkona doğru baktığımda gördüm halıların üzerindeki "Ah, ne güzel ipek yollar." Tanrım bi salyangoz gezmiş evde, üzerine basılan, çöpe atılan," üzüntüyle birlikte hafif bir iç kalkması.

İki gün sonra gece geldiğimde öyle duyargalarıyla falan bilgisayar ekranının üstünde hemen, duvarda bir yenisi. Sanırsınız bağ evinde oturuyorum, az izlemece sonunda uygunca uğurlama.

Bayramda kahve içerken Sadık'a (Yemni) anlatıyorum olan biteni. "Geleceğin erken kurgulanması!" diyor, iyi mi?

Ben bu tarifle de olan bitene hala şaşırmama şaşırarak yatışıyorum. Bir bilinmeyeni açıklamak için şık bir cümle yeterlidir nasıl olsa benim için.

Bitiyor mu, hayır! Mine Söğüt'ün yeni kitabı çıkmış, "Deli Kadın Öyküleri." Kitabı Bahadır Baruter resimlemiş. Bayıldığım çizgilerle. Kapakta öte dünyalardan gelmiş gibi bir kadın, kucağında salyangoz, elinde koca bir bıçak.

Ben daha ne diyeyim?

Geleceğin erken kurgulanmasıymış!

Vay be!