Yurdumda işsizliğin kol gezdiği zamanlarda, tamirci adı verilen garip iş koluyla türlü temaslara rağmen hem de.
Tam bir yıl kırkiki gündür Alsancak'ta otobüsten inmiş olup, benim eve doğru kolunun altında tahliye motoruyla yürüyen biri var örneğin.
Cumartesi sabahı erken saatte gelecek , hatta öğleye dek tüm işi halledecek iki kişi daha.
Ortak su saatinin ayrılması için gelip oraya buraya bakıp birtakıp saçmalıklar geveleyen üç ekip daha.
Bozuk sözcüğünü telaffuz ede ede sözcük anlamını yitirdi bu evde ve de bende sonunda.
Bozuk hayat, bozuk düzen, kafam bozuk mesela.
Anlamını yitirdi.
Çarşamba öğleden sonra atlayacağım uçağa, ver elini İstanbul.
Nelerin nelerin hala ve inatla bozamadığı, büyüsü kendinden menkul bir kente gideceğim.
Yeni bir haftanın şu saatlerinde sabah erkenden geleceğini söyleyen tamirci bandosunu beklerken yazdım bunları.
Az sonra ekşi sözlüğün "BOZUK" maddesine bakarak hayatın bozuk yanlarıyla dalga geçmeyi sürdüreceğim bu kez...
Not: Fotoğrafı da yurdumun tüm bozuk tamircilerine ithaf ediyorum, bişey değil lafı mı olur...