28 Ağustos 2009 Cuma

ALSANCAK ARASTASINDA BİN KİŞİYLE YAŞAMAK

Sabah dörtbir yandan ulaşan yüzlerce kopuk repliğe rağmen iyi uyanılmış, yine de yataktan kalkılmamıştır.

Kalkılmaz, çünkü ruha edilecek eziyetin sonu gelmemiştir bir türlü. Düşünülür, simit alsam, kordon'a çıksam, biraz yürüsem, çayın üstüne sigara içmesem, sonra eve gelip yazsam, yazsam. Evde biraz jimlastikimsi hakeretler yapsam, çıkmasam sokağa, takılır kalırım. Çünkü bir gün önce giyilen pantolonun önü kapanmamıştır. Evde küçük bir kahvaltı hazırlasam, öğünlü yesem, akşam bira da içmezsem faydası olur zayıflamama. Yok böyle tembel ve tombul bir teyze gibi yaşlanırım ben, böyle, böyle. Düşünürsün, hepsini yalnızca düşünürsün.

Evin arkasındaki lokantanın mutfağından az paraya çok çalışan adamların neşeli sesleri gelir kulağına, abuk şakaları ve yarım yamalak türküleri. Yan taraftaki oyun salonu okey taşı şıkırtılarıyla başlamıştır güne, daha saat kaç ki? Aşağıdaki deli reklamcı Yalçın'nın sesi sokağı işgal etmiştir bile. Daha saat kaç ki, düşünürsün.

Sonra kalkar açarsın ekranını, yeni blogunun izleyici sayısı üçbini geçmiştir. Sevinirsin. Bir sigara yakar, başlarsın yazmaya.

25 Ağustos 2009 Salı

ANLAT Kİ VAR OLASIN

Daha dün yazdım diye bugünü niye es geçmeli ki? Estirilip geçilen, yaşandığı halde yok sayılan onca günden sonra üstelik. Yeni F, bunca yağ gibi kayarken, yaşam nedensiz karmaşıkken. Merak edilenler bir sesin ucunda, birkaç cümlenin kıyısındayken. O zaman ne geveleyip duruyorsun ağzının kenarında, yaz kızım yazar, ne yazar?

İşte yoğunlaşıltık ya yeni blogla, bugün bakmadık, dün itibarıyla 70 ziyaretçide bıraktıydım, bugün ne oldu acep? Bu konuda çalışmak lazım, çok çalışmak hem de. Hiçbir şey düşlediğin ya da planladığın kadar kolay yürümüyor sonuçta.

Nerden başlayacaksın; ev bir düzene girmeli, maddi bir plan yapılmalı, Güneş düğüne kalkışacak zaman buldu bir ay bile yok, gidip giysi ve takı bakılmalı, yetmez ben ne yapabilirim diye sorulmalı, Tutku'nun bu konudaki haklı hezeyanı bastırılmalı, Umut'a haber verilmeli, dostlar aranmalı ihmal edilmemeli, yarın Nazım Kültür'deki toplantıya mutlak katılınmalı- bu yıl orada ders vermem gerçekleşirse- notlar aranmalı bulunmalı, üstüne eklenmeli, biryerlerden kendine güven diye bir ottan yüz gram da olsa edinilmeli, sigara azaltılmalı, biradan uzak durulmalı, söz verilmiş işler toparlanmalı, yarın yine bankaya gidip otomatik ödemeleri kontrol etmeli, evde düzenli yemek yapılmalı, akşam 5 de yapılan kahvaltıları sabah saatlerine çekmeli, nescafe ölçüsü kontrol edilmeli, bıdı bıdı bıdı...

Sonra akşamüzeri deniz kenarında masum bir yürüyüşe çıkıp derhal bir dost telefonuyla yoldan çıkılmalı. Üstüste yakılan sigaralar eşliğinde birkaç bira çakmalı. Kendine güven otu kendiliğinden sunulmalı derhal. Boş ve düşsel konuşmalar yapılıp üstelik bunlara inanmalı. Armut gibi bir kafayla eve gelip tv de denk geliveren bir filme sarmalı.

Uzun uyumalı, çok terlenmeli, kötü düşler görmeli. Sabah pişman ve şerefsiz uyanmalı. Hiç bir şey değişmemeli, hiç bir şey, hiç bir, hiç...

Ne güzel, işte böyle böyle, uzun uzun ölünmeli.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

TAKLİT

Atölye Karaburina fena halde merak edilmiş olup işbu taklit metin oluşturulmuştur;
A: Anlam aranmaktadır. Bulunamamıştır, bulmaya 5 kaldı demek istenir.
B: başarı her ama her konuda fersah fersah uzaktadır. sağlığa şükredilmektedir.
C: cam evet. kongoo'nun arka camındaki yıldızlar ne iştir?
Ç: çalışkan avarelik tüm hızıyla sürmektedir
D: düş elbet, son günlerde kabuslara evrilse de
E: ev korur denmektedir, ama ev sürekli sorun çıkarır
F: ferahfeza bir yürek özlenmektedir
G: Güneş kaygıyla aklımızın köşesinde durduğundan, doğup batanına bakılamamaktadır
Ğ: ne güzel ki bu harfle başlayan bir sorunumuz türkçedeki kurallar sayesinde yoktur.
H: hala oyuna yoğunlaşılamamış olup bu konudaki sitemler usta manevralarla karşılanmakta
I : ışık elbet, etrafımız üç adet ışık hanımla sarılı olmakla birlikte uzaktan sesleri hoş gelmektedir
İ: inancın b.. çıkaran yurdum insanı tüm içki mekanlarını hızla terketmiş olup meydan bize kalmakta ancak bu durumun tenhalıktan başka bir yararı saptanmamaktadır
J: bu harfte gülmek geldi yücelay'ın j sini hatırladım, bir de keçiyi özlediğimi
K:klavye, istanbulda beş katlı bir tekno markette 1 adet F klavye bulunduydu. iyi de olmuş, bu sabah eski klavyem beni terketti.
L:lalengi adlı güzel bir yemek, siteme eklenecek bugün
M: mutfak hikayelerim. blog spot .com hayata geçti iki günde 66 ziyaretçi, iyi gidiyorum
N: nedensiz nedensizlik hali hızlı çalışma ortamında biraz hafifledi sanki.
O: 3. tekil bu öznede nedense hep oğlum durur, o iyi de Umut Su yine kolunu kırdı bu hafta, tarzana özenmiş.
Ö:özgürlüğümüzün önemi öncül önümüzde
P: para durumu vahim takıdan ve tasarruftan hayır yok
R: resmimi koydum atölye karaburinaya
S: sayılı gün var oyunu söz verdiğim tarihte teslime
Ş: şiddetli bir yazma isteği dün gece yarısı, kalkıldı bir paragraf yazıldı, sabah bakıldı hiç fena değil
T: Tutku öznesidir bu harfin bende zerresi yok da kızım olanı iyi
U: umut, bazen deli dalgalarla gelir bu yıl iyi birşeyler olacakmış gibi sonunda
Ü: üzüntü, nedenli nedensiz kalbimin pırlanta broşu
V: vesile yıllar önce sevdiğimiz sözcük, İnam'a merakımız ve sonrasında düş kırıklığı
Y: yıldızım çok yüksekmiş benim büyü yüzünden,seni herkes gibi yapabilirim dedi falcı, yani sıradan
Z: zaten ve zira bütün bunlar Deniz adlı deli sevgiliye yazıldı.

6 Ağustos 2009 Perşembe

NEDENSİZ NEDENSİZLİK
İşte koca bir haftayı daha tükettim. Elde kalan bitirilmiş bir kitap,Saramago'nun Körlük'ü, izlenmiş ve irkilinmiş birkaç film, bir dergiye gönderilmek üzere yazılmış bir 12 Eylül yazısı, birkaç kolye tasarımı, sıkı mutfak sunumu şımarıklığıyla şaşırtılarak ağırlanmış misafirler. Ürkmezde şarkı türkü ve halay eşliğinde bol biralı, sohbetli, ayışıklı geceler.

E, daha ne olsun diyenlere vereceğim tek yanıtım var bu arada, gerçekten bir fikrim yok.

Böylesine renkli günlerden sonra içimi saran nedensiz, nedensizliğin tanımını bir ortaçağ feylesofu başarabilir ancak. Çünkü bence yalnız onların bütün bunları düşünmeye zamanları vardı. Ve dokuya hiçbir etki altında kalmadan dokunabilirlerdi.

Canım birşey istiyor benim. Bir aşk mı, hadi canım şu kıpırtısız yüreğin beklentisi bu olabilir mi? Açlıktan midem kazındığında bile buzdolabının önünde ya da bir restoranın sunduklarında isteksizim. Bin hikayeyle donanmış zihnim içinden hangilerini ayıklayıp sunacağına karar veremiyor. Bir randevuya giderken kıpır kıpır değil içim, geri dönüp bir yastığa sarılıp düş kurmak geliyor içimden. Ama gidiyorum, görüşüyorum, konuşuyorum, yazıyorum, pişiriyorum,ortalığı topluyorum. Durmadan hiç durmadan çalışıyorum şu çalışkan aylaklık döneminde.
Bir tek çevremi sarmaya çalışan nedensiz nedensizliği çözemiyorum.