25 Mayıs 2012 Cuma

benzinle gelen düş kırıklığı!

Devrim'in hikayesini az çok biliyorsunuzdur. 1961 de Cemal Paşa'nın emriyle bir grup Türk mühendis 'yapılamaz' denileni yapmak için, bir Türk yapımı arabayı yaratmak için bir araya geliyor. 130 gün gibi kısa bir sürede teknolojik imkanların yeterli olmadığı bir ortamda sıfırdan bir araba oluşturmak. Geçtiğimiz yıllarda filmi de çekilen hikayede slogan "Ya yaparsak!" diye özetlenmişti.
Filmin  gerçekten göz kamaştıran bir kadrosu vardı., Selçuk Yöntem, Uğur Polat, Taner Birsel, Onur Ünsal, Vahide Gördüm, Altan Gördüm, Ali Düşenkalkar ve diğerleri. İzlemeyenlere önerimdir bu film.
Garb kafasıyla yapılan, şark kafasıyla benzin koyulmayan arabanın hikayesi. 
Aslında bilinenin aksine tek değil Devrim. Birkaç kardeşi daha var, ama akibetleri meçhul.


Bu arabayı camdan bir kutunun içinde izleyip bilgi aldıkça içimde yakında seyrettiğim filmin de beslediği bir can acısı oluştu.

Filmdeki mühendisin gayretli, projeye kalbi kadar sahip çıkan yardımcına söylediği replik zihnimde çınlıyor;
- Bu ülkede yapılan hiçbir iyi iş cezasız kalmaz!

Devrim Arabaları


ÜreticiEskişehir Demiryolu Fabrikası (TÜLOMSAŞ)
Model AdıDevrim
Üretim yılı1961
KaroseriBinek
Motor tipi10 Adet Motor :
4 adet A4L tipi
3 adet A4T tipi
3 adet B3T tipi
Silindir Sayısı : 4
Dört zamanlı
Silindir Çapı : 81 mm
Strok : 100 mm
Sıkıştırma Oranı : 6,8 : 1
Silindir Hacmi : 2070 cm³
Azami Motor Devri : 3600 devir/dk
Motor gücü50 HP (A4L), 60HP (A4T), 70HP (B3T)
Max. Hız135 km/saat
Yakıt sistemiKarbüratörlü, Yandan (A4L) ve Üstten Sübaplı (A4T ve B3T)
ŞanzımanA tipi (3 adet) B tipi (4 adet)
Uzunluk4500 mm
Genişlik1800 mm
Yükseklik1550 mm
Boş ağırlığı1250 kg
TasarımcısıY. Müh. Nurettin Erguvanlı
Y. Müh. Ercan Türer
Y. Mimar Kemal Elagöz

nehir duygusu

Ben çokca deniz kenarında yaşamış biri olarak, ortasından nehir geçen toprakların buraları durmadan, durmadan denize taşıdığını düşünürüm. Nedense...Eskişehir'e doğru yol alıyoruz, Porsuk'un şu kapalı havada bile ihtişamını gözleyerekten. Otobüsten nereye aktığını kestiremiyorum, bizimle aynı yönde yürüdüğünü bildiğim halde.
Bendeki bu nehir duygusunu yazmalıyım, bir gün, uzun uzun...

Çini mi, Çin mi?

Uzunca ara verdim yine yazmaya. Oysa başladın mı bitireceksin bir işi. Ne demişler söz uçar, yazı kalır. Sözü zihninden öyle çabucak uçuramayanlardan olsam da, devam dedim bu sabah kendime.
Kütahya bir çini kenti. Öyle biliriz ya, gittik Mehmet Gürsoy'un eski bir Kütahya konağına yerleşmiş atölyesine. Güzelim Çiniler üç beş bin liradan başladığı için bir sahici Kütahya Çinisi edinme şansımız olmadı elbet. Usta bile atölyesindeki satışa sanırım günlük ciroya katkısı olur diyerek bir liralık magnetler eklemişti.
Çıkışta tamamı Çin işiyle bezenmiş Çiniciler Çarşısı'nı ziyaret ettik.
Buraya Mehmet Gürsoy'un onbeş bin lira değerindeki bayıldığım vazosunun yanına diğer fotoğrafı da ekledim.

Ne yaparsınız ki zaman Çin'in artık.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Baharın ilk gezisi başladı

Hiçbir yere gidesim yokken yola çıkıvermiş buldum kendimi. İki yıl önceki Kapadokya turundan pek bir memnun kalmış olmalıyım ki sabahın köründe bir otobüsün içinde buluverdim kendimi. Yolculuk Kütahya, Eskişehir. Kütahya'yı pek de merak ettiğim söylenemez ama programın içindeydi sonuçta.
Soluk, solgun renksiz bir kent burası. Yine öğle yemeğini yemek için gittiğimiz Germiyan Konağı ve bu sokaktaki restore edilip kazanılmış eski evler, konaklar çok güzel.


Germiyan'da öğle yemeği yöreye özgü sorpa çorbası, tirit, salata, turşu ve incir tatlısıydı. Sarma da değişik bir seçim oldu.