8 Mart 2009 Pazar

Gece ailemin birbirine eklenen kutlamalarıyla geçti. Arzu ve Eray'ın doğum günü, Onur'un nihayet dedirten mezuniyeti. Birkaç kadeh rakı, hepsinden tatsan ölüme götürür biçimde donatılmış bir sofra. Umutsu'nun kalabalık içindeki sevgi selinden kaynaklanan mutluluğu. Gece de kalmak isteyince ve de herkes isteyince uyuduk karşılıklı kanepelerde. Uzun süredir ilk kez bu denli sakin uykusuna tanıklık ettim.

Bir bardak çay ve bir sigaradan sonra eve koştum insana saklanmaktan başka bir şey anıştırmayan hüzünbaz pazar sabahında. Yazının başına zor oturup zor kalkmam da şaşırttı beni. Buluşma, fotokopi, uygun bir kafe bulma koşuşturmalarından sonra sıkı bir öğleden sonra. Yalnızca Ayşen'in, Gönül'ün ve Nihat'ın öykülerinin üzerinden geçebildik. Benim, Nermin ve Mırıl'ın öykülerine dokunamadık. Arkadaşlar bunlarda önemli bir sorun çıkmayacağını öngördüler. Önsöz üzerinde de konuşamadık. Gerisi çarşambaya kaldı. Dosyayı en geç ay sonunda baskıya hazır hale getirmek zorundayız.

Bu arada Ayfer Tunç'un kitabı şampanya köpüğü gibi yükseliyor zihnimde hızla. Makinada çamaşır, aklımda bin proje, önümde yarım şişe bira, işte hayat hayat dedikleri demode kağıttan kayık...Rüzgarı da sigara dumanından.

Ataç'ın yeni barında eski kırbeşlikler gecesi var, Yücelay da gelecek, ben pijamamı giyince eski bir kırkbeşliğe dönüşüyorum zaten. İçindeki şarkıların ritmi gitgide yavaşlayan eski bir kırkbeşliğe, içinden bir şarkı da "Bir ateşim yanarım, külüm yok, dumanım yok" belki ha?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder