17 Temmuz 2011 Pazar

Abe kaynana, naptın bize?

İpsala deyince bir duracaksın. Oralara bu güzel, sakin beldemizi gezip görmek için gidebilirsin. Benim tavsiyem, bir düğün için gitmektir.
Yöredeki tüm arabalar ardarda dizilip akşamüstü, Keşan kuaförlerinden saçları bir hayli kabartılmış, yüzleri bir hayli boyalanmış kadınlar gelir gelmez, yollara düşüyorlar. Üzerinden geçilmemiş cadde, sokak, önünde korna basılmamış tek ev kalmayasıya sürdürüyorlar düğün konvoyunu. Herkesler doyurulduktan sonra bahçede ver elini  belediye düğün salonu. Damat, gelin, kaynana, kayınpeder kapıda. Tüm İpsala teker teker öpülecek, bir kayınpederin eksikliğini Umut ve Faruk kapatıyorlar nöbetleşe. Herkes takısını takıyor girişte, allah ne verdiyse. Takı yoksa masa yok, limonata, pasta hatta oynamak da.
Tüm oyunlar ne çalarsa çalsın, ya elele ya da yanyana üstelik de bir yandan dönerek oynanıyor. Bu da zaten acemi olduğumuz bir alanda hayli zorluyor bünyemizi.
Düğünde içki yok görünürde, boyuna siyah poşetler akıyor arkalarda bir yerlere, hatta hatırlı masalara ve de bana, fanta içre votka servisi bile yapılıyor.
O gece ve önceki geceler yıkılmadıysa o salon, emin olun dokuzsekizlik ritmin özelliğinden diyorum. 

1 yorum: