28 Eylül 2009 Pazartesi

YILDIZ HANIMIN DIŞ DÜNYASI


Bir de baktı ki Yıldız Hanım tastamam 13 gündür yazmamış bloglarına, hem de başka bir yere, neredeyse.
Nedeni şudur ki, iç odasında fazla oyalandığını falan da düşünmeden dış dünyada savrulup durmaktadır.
Önce Dikili Çandarlı dolaylarında dolaşmıştır ki dostluklar sıcak, havalar güneşli, sahiller muhteşem, kefaller eliyle tutacakmışçasına suyun üstüne atlamaktadır.
Ardından arifedir, kardeşine kıyamaz, eski tükkana çalışmaya gidilir ki artık iyice çekilmez ve yorucu bir hamledir.
Bayram her zamanki telaşından daha yüklü gelmiştir, malum merasimlere kına gecesi eklenmiştir. Üstelik bir müzik sistemi akıl edilmediğinden türküler bizdendir.
İkinci günü bayramın Tutku hanım avdet eder İzmir'e. Özlenmiştir. Hasret yemek eşliğinde giderilir çocuklarla, yetinilmez bira içilmeye çıkılır.
Üçüncü gün dananın kuyruğunun koptuğu andır, gece düğün vardır kuaförde zaman öldürülür. İbrahim&İbrahim adlı ustanın elinden darmadağın çıkılıp, siyah şifonlara bürünülür.
İyidir düğün, eğlenilir, oynanır, şarkı söylenir. Umut'un kız arkadaşı sarhoş olduğundan, derdest edilip hayatına postalanır.
Güzel olunur, çok iltifat alınır. Kızımızla gurur duyulur.
Damada İzmir midyesi, boyozu, börülcesi,gevreği, inciri derken bir koca bir çanta hazırlanır.
Cuma günü Tutku uğurlanır. Cumartesi tükkana tekrar gidilir, ne yapalım çocuklar balayındalardır.
Akşam Aynur ve Mesut'la bira içilir, bırakmazlar yatıya gidilir kesmez Güzelbahçe'de kahvaltı, Çeşmealtı'nda kahve molası verilir. Kipa'da alışveriş, pazarda dolaşma, Gülümser'le çay keyfi.
İki gündür süren tuhaf tel. trafiğinin nedeni Antalya'dan Leyla'nın bol gözyaşlı aramasıyla çözülür. Meğer bir hafta önce kendisini asıp öldürmüştür Yıldız Hanım, o yüzden eski dostlar yastadır. Gülünür önce, sonrası ince bir hüzün. Gidilir yeni bir arkadaşla Muzaffer İzgi sokakta, bir gölgeli pazar öğle sonrasında biralanır, çok ama çok konuşulur.
Ama artık hüznün de iç dünyasının da kendisini esir almasına izin vermemektedir Yıldız Hanım. Oturur bütün gece bilmem kaç kilo barbunya, yeşil fasulye ve börülce ayıklar, dondurucuya ekler kış günleri için.
Oyun hala bitmemiştir.
Yaratıcı yazarlık derslerine 21 ekimde başlayacaktır. Hazırlık gerekir.
Ev yine ihmal edilmiştir. Formüla pilotları kadar disiplin ve hıza ihtiyacı vardır.
Bugün kendisinindir. Ama yarın;
Güneş'te gelin mevlütü...
İlahi Yıldız Hanım, iç odandan da karışık şu dış dünyan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder