7 Aralık 2009 Pazartesi

ŞEHLA GÜNLERLE DANS


Yazı atölyesi çalışmalarından kalmıştır aklımda ki hiç unutulmaz, okur imgesi. Yazan niçin yazardan sonraki ilk derttir kime yazdığın.

Yazar kime yazar, işte okur imgesi derdinin özeti. Bazen yaptığın eylemler planlar okur imgesini, yaygınlaşmak çok okur edinmek elindedir bir nebze. Çok yazarsın, iyi yazarsın, çok yayınlarsın, özel bir kesimi ya da geneli avcuna almaya çalışırsın. Dostlardan profesyonellere, oradan reklama kadar her yola başvurursun. Bazen de üç beş can yeter yazdıklarına merak duyan. Hatta bir kişi bile, tek bir can.

Bir ses sana nerede sözcüklerin dediğinde, artık yazmadan duramazsın. Bu kez ona gider söylemin, kafanda tek okur olarak yalnızca o vardır. Fena mı hem, al sana bütününü tanıdığın koskocaman bir okur imgesi.

Perşembe gecesi bir veda yemeğindeydim. Kalabalık masa, bol şaka, çok kahkaha, yeterince rakı. Şimdilerde eve bırakılmayı falan sevmiyorum, illa programın sonunda kendimi kentimin caddelerine vuracağım ve sonbaharın güzelim dokunuşuna. Öyle de yaptım, yürüdüm hem de kendime kadar.

Sonra, bir dost mekanının önünden geçerken gördüm dans partisini. Gerçi haberim vardı öncesinde, unutmuşum. On kadar çift içerde latin müziklerinin eşliğinde dans ediyorlar. Güzel dedim içime, severim. Dışarıda oturdum, sokakta. Bir bira söyledim ve baktım uzun uzun. Müziği zihnime kurguladım, döndüm onlarla. Adımlarım ritmini hiç yitirmeden, ellerim, kollarım ulaşacakları yeri kendiliğinden bulur gibi, uçar gibi, kayar gibi, yüzer gibi, zevkten ölür gibi dansettim. Ömürde kaçırılmış, iyi olunamamış herşey adına.

Sonra, barmen çocuk farketti, koşarak geldi, tanışıyoruz onunla, hoşgeldiniz, geldiğinizi farketmedim, burada üşür müsünüz, danseder misiniz?

Masada oturuyorum ya, nereden bilsin pistte bir fırtına olduğumu bu gece?

Sen ey muhteşem örgütlülük, yıllar geçtikçe bedeni ruhun ardında bırakmasan şu şehla dünyada!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder