29 Aralık 2009 Salı

YEDİ ÇAY BİRİ AÇIK'A PARANTEZ

Sevgili Özlem'in önerisiyle Parantez okuma grubu bu ay Yedi Çay Biri Açık adlı henüz emeklemeye başlayan öykü kitabımızı konuştu. Pazartesi 17.30 da anahtar kriziyle başlayan toplantı, sonrasında çok yaratıcı ve verimli geçti. Ben, Nermin, Nihat, Gönül İlhan yazar olarak Nezih de grubun damadı olarak katıldık toplantıya. Sevgili Gönül bir hayli geç geldiğinden konuşulanların çoğunu kaçırdı. Umduğumun üztündeydi ilgi. Özlem her zamanki gibi notlar tutarak titiz bir çalışma yapmıştı. Saadet Hanım, bir solukta okuduğunu ama onu çarpan bir öykü olmadığını söyledi. Nilüfer hanım yıllar sonra öyküye tekrar bizimle döndüğünü ve çok şey kaçırdığını farkettiğini. Sibel, Adviye ve Ahmet daha genç arkadaşlar. Özdemir Bey, Özlem'in babası beni daha önceden tanıdığı ve önemsediği için olacak tüm bu çalışmanın benim şemsiyemin altında gerçekleştiği gibi bir kanıya varmış. Nihat her zamanki gibi akşamın yıldızıydı. Öyküleri sevilmiş, tek erkek olmanın zorluğunu ve şımarıklığını bir yandan çok güzel taşıdı. Gönül İlhan niye yazıyoruz sorusunun yanıtını 12 Eylül'den başlayarak anlattı. Derdim var o yüzden yazıyorum, Nermin'le ikisinin ortak yanıtıydı. Nermin öykülerindeki hüznü savundu. Canının acıdığını söyledi ve acıtmak istediğini. Bu seçim sanırım insanları sarsmasının bir yöntemi onun için. Ben yazarak yaşadığım büyük doyum noktasından sözettim, ama artık büyük bir yazar olma umudumun tükendiğini. Artık mümkünse "böyle de yaşanabiliri" kurgulamaya çalıştığımı. Bu çalışmayla ve üçer öyküyle kendi öykü serüvenimizi nasıl tam anlamıyla aktarabilirdik ki. Ayşen'in Altın'ın Sesi öyküsünde Bergama'da gittiği köyü o altın karşıtı çalışma günlerini anımsadığını söyledi bir katılımcı. Gönül Ocak geç gelmenin tedirginliği ve her zamanki zarafetiyle bir prenses gibi yanıtladı soruları. Hepimizin öykülerinden altı çizili satırlar vardı okurların ellerindeki kitaplarda. Bizler bir panel 4 imza günü yapmıştık ancak ilk kez eş dost dışında kitaplarımızı okuyan insanların yorum ve sorularıyla karşılaşıyorduk. Bu da hepimiz için önemliydi. Emin Bey, her zamanki şeytanın avukatı kimliğiyle sorularıyla sıkıştırmaya çalıştı bizleri. Hatta en ilginç ve uzun yorumu övüyor mu dövüyor mu bilemediğim bir biçimde benim öykülerime yaptı. Ama kitabı genelde benimsediği ve beğendiği yaptığı konuşmalardan anlaşılıyordu. Ve sonunda kitaplarımızı imzaladık, sevgi ve görüşelim dilekleriyle ayrıldık Parantez'den. Akşam damadımız Nezih'in ısmarladığı çaylar eşliğinde Dilizi sohbetiyle sonlandı.
Mırıl'a not: Özlem senin pencereden bakan yalnız kadınınla Nihat'ın yalnız adamını birleştirmeyi düşünmüş:))
hamiş: e hadi ama Dilizi, yeter sallandığımız, şimdi sözcüklerin zamanı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder